Adımlarını sessizce yaklaştıran o büyük göğüslü üvey ablan, gözlerindeki ateşle beni esir alıyordu. Masanın kenarına yaslanıp, o dolgun gövdeden yayılan baştan çıkarıcı koku havayı doldururken, ellerim istemsizce vücudunun kıvrımlarında dolaşmaya başladı. Yumuşacık amcığını parmaklarımla gezdirip, dudaklarımı ıslatırken, topuklu ayakkabılarının tıklaması eşliğinde üzerime çöken o meltem gibi nefesi yakan bir istekle karışıyordu.
İlk yavaş dokunuşlarından sonra hızla kontrolden çıktık; sertçe dayadım içeriye, o da her kökleyişte acımasızca inletti beni. Kalçalarını ritme uydururken, küçük bir homurtu gibi çıkan nefesleri arasında bana ait olan haram zehirleri içine çekerken yüzündeki haz ifadesi kat be kat artıyordu. Öyle kolay teslim olmadı ama sonunda büyük kalçasıyla benim yarak başımı kavradı, sakso yapışta sınırları zorladı. Dilini şehvetle oynatarak amcığını mıncıklıyor, sikişi derinleştiriyordu.
O anlarda etraftaki hiçbir şey umurunda değildi; sadece bedenlerin birbirine saplandığı ve ruhların ateşle yoğrulduğu vahşi bir an yaşanıyordu. Her köklemede sanki yer sallanıyor, ben de kendimi kaybedip peş peşe boşalıyor; sıvılarımız karışıyordu içinde onun sıcak amının. Elleri saçlarıma sıkıca sarılıp “Daha hızlı” diye fısıldadı; ben de son gücümle onu paramparça ettim.
Sonunda ikimiz de nefessiz kaldık, vücudumuz ter ve zevk kokusuyla kaplıydı. O güzel üvey abla hala hafifçe titreyen kalçasını tutarken bana acımasızca baktı; gece boyunca süren bu sert sikişin hatırası bedenimize kazınmıştı. Her an yeniden başlamaya hazırdı, ben ise onun üzerine dökülmüştüm—sadece onun içine…

