Duşun ardında, ıslak tenler birbirine sürtünürken karanlık saçları omuzlarına dökülmüş o folloş, gözlerinde yanan arzu ateşiyle bekliyordu. Suyun damlaları hala vücudunu süzülürken, sert ve acımasız bir oyun için hazırdı. Adamın elleri hiç nazlanmadan üzerindeki ince giysileri parçalayıp attıktan sonra, o serin tenini kavrayışını hissetti; baskıyı, kontrolü hiçbir an elden bırakmayan bir adamın hükmünü. Kollarına zincirlenmiş gibi kıpırdayamaz haldeydi ama bu onun içinde esen hırçınlığı daha da körüklüyordu.
Adam adım adım vücudunda yol alırken, elleri acımasızca tutuyor, sivri tırnakları teninde izler bırakıyordu. Karanlık odada nefesler hızlanıyor, ağızdan çıkan inlemeler yankılanıyordu. Sertçe diz çökmesine zorladı onu; boynuna geçen kalın deri tasma aslında sadece başlangıçtı. “Kendini bırak,” dedi adam, sesi derin ve emreder gibiydi. Kadının amcığını sıkarak elleriyle çözümsüz bıraktı; yumuşacık dudaklar yarak başına indiğinde ise çığlıkları boğulamaya başladı. Amcığını yalayıp emerken her hareketinde içinde büyüyen kökleme isteği sanki canavarı uyandırdı.
Bir anda sertçe arkadan dayadı bedenini; dar amını dillerinin arasına aldı. Yavaşça girip çıkarırken amcığından akan ılık sıvılar üzerlerine yayılıyordu. Her tokat gibi inleten hareketiyle kadın kendinden geçerken adam daha da sertleşti, dişlerini bembeyaz dişlerine geçirdiği boynundan hiç gevşemeden köklediğini içine çekiyordu. O sıkışıklık ve yanma arasında titreyen kadın karnından avuçlarını açıp yaslandı duvara; her saplayışta iç organlarının bile yerinden oynadığını hissediyordu.
Sonra ipleri çekti adam, tam tamına teslim olan kadının amcığını kendi ritmine göre kamçılayarak hırladı. Sesler yükseldi; bedenler birbirine kenetlenmişti artık tamamen. O sert dalgalar içinde kadın son nefeslerini saksoyu emerken verdi; adam kükreyerek içine boşalttığında sesleri odanın duvarlarında yankılanıyordu hâlâ…

