Ofisin loş ışıkları altında Alexis Tae, o ince, küçük göğüslerini hafifçe sarkıtarak masanın kenarına yaslanmış, uzun bacaklarını dikkat çekici çoraplarıyla sergiliyordu. Steve Holmes’un aniden odaya girmesiyle birlikte Alexis’in hızı kesilmedi; tam tersine, içindeki azgınlık daha da alevlendi. Steve onu yakından izlerken Alexis, kılları gür ve kabarık amcığını parmaklarıyla yavaş yavaş ayırıp inceden ovalamaya başladı. Parmaklarının ıslaklığı ve sıcaklığı amcığını bir çıldırtıyor gibiydi; içini kemiren bir istekle daha derinlere indirdi o iki şişkin parmağını. Nadiren gördüğü kadar kirli ve içgüdüsel bir hareketle, Alexis’in alnından ter damlaları süzülüyordu.
Steve, orada duramadı; hızlıca yanına yaklaşıp seksi minik göğüslerine ellerini koydu. Kafasını kaldırmadan, Alexis’in ipeksi sakso tüylerinin arasına dalan parmaklarını gördü. O yoğun kokulu amcığın içine hapsolmuş nemi hissettiğinde yüzünde acayip bir pislik ifadesi belirdi. Ardından o büyük yarak aynalı masa üstüne dayandı ve arkasından kapıya yaslandı. Alexis’i arkadan tutarak sertçe içine aldı; kıvrımlı kalçalarına ritimli işleyen sert kökünü hisseden kızın sesleri odada yankılanıyordu.
Alexis yüzünü cama dönmüş, ufak yuvarlak göğüsleri sarsılırken cildinden akan ter damlaları Steve’nin yoğun kıllı yarak ucunda geziniyordu. Her itişinde kızın genişleyen amcığı ona boyun eğiyor, dibine kadar sokulan devasa yarakta emekliyordu. Erkeğin yalancı dudakları kahkahalar atarken aşağıya kaydı ve Alexis’in bembeyaz kalçalarının arasındaki minik deliği dillerle hunharca yaladıktan sonra parmaklarını tekrar içine soktu. O anda kızın vücudu sarsıldı; neredeyse bayılacak gibi ağır bir orgazm patlaması yaşadı.
Steve son darbeyi üstünden çıktıktan sonra kendi yarak ucunu sıkıca kavrayıp köpük köpük beyaz sıvısını Alexis’in gür tüylü amcığına boca ettiğinde ortamda bastırılamayan çılgınlık vardı. Damarlarındaki sıcaklığın eşliğinde ikisi de nefes nefese kalmıştı; ofisteki bu yasadışı sevişme anında her şey unutulmuştu artık.
