Odanın kapısı aralanır açılır açılmaz, o sıcaktan bunalmış, göğüsleri kabarıp genişlemiş, yüzünde utangaç ama yandığını gizleyemeyen bir folloş gözükür. Gözü tam o anlık kıvrılan yarakla buluşur; parmakları amcığını oyarken yaptığı ritmik hareketler, odanın sessizliğini delip geçer. Gözleri dolu dolu, nefesi hızlanmış; kendini tutamaz biçimde kendi yarakını mıknatıs gibi çekmektedir. İçinden geçen şey bellidir: Sakso çağrısıdır bu. Aniden içeri dalan adam, adımının sertliğiyle ortamı gerer; sanki o folloşun içindeki istek alevini körüklemek istercesine hızla üstüne yürür. Elini ani hareketlerle göğsündeki sütyeni kavrar ve parmaklarıyla meme uçlarını sıkıp oynatırken, dudaklarını kızgın yanaklarına bastırır.
Yavaş yavaş önce diz çöküp sonra sırtüstü yatırdığı folloşun bacaklarını iki yana açar; sıcaklığı ve o pürüzlü koku her saniye daha da kabarır içinde. Parmak uçlarıyla amcığını sürterken nasıl şehvetle titrediği hemen alınır. Adamın kalın yarak ucu amcığa doğru değdiğinde folloşun yüzü bambaşka bir hal alır; ağzı hafifçe açık kalırken yumuşacık teni titrer. “Başla artık,” dercesine gözlerini diker adama, dilinin ucuyla nemlendirdiği amcığa bastırmaya başlar kaba kuvvetle.
Köklemeye başladığı an nefesler boğulur; sert dayamalar arasında çatlakta kalan ıslaklığın sesleri birbirine karışır. Folloşun bacakları istemsizce titremeye başlar; yerden güç alarak kendisini itinayla yukarı itmelerle amcığını içine hapsederken çıkardığı iniltiler artar hızla. Kökleyen adam her seferinde daha derin girer, acı ile zevkin sınırında dolaştırırken sallanan bedenin ritmi ormanın derinliklerinde yankılanır gibi olur.
Son darbede amcığın en dibine köklenirken ikisi de dayanılmaz bir patlamaya varırlar: folloşun bacakları kasılır, sesi kısılır ama an’ın büyüsüyle bütün vücudu involuntar olarak sarsılır; adam ise çılgınca dakikalarca boşalmanın izlerini taşır ondan ayrılmadan önce. Doyumsuzluğun ardından ağır soluklarla birbirlerine bakarken yerdeki ter ve kokunun arasında hala bütün istek havada asılı kalmıştır.

