Önünde diz çökmüş, simsiyah deri kıyafetiyle tam bir avcı pozu veren o Hollandalı folloş, yumuşacık dudaklarını sarkmış yarak ucuna kapatır kapatmaz adamın yüzüne hakimiyetini ilan ediyordu. Kirli Türkçesi ve acımasız bakışlarıyla her an amcığını daha derinlere çekmek için kükreyen bu kadın, adamın sertleşmiş yaramazlığını tamamen ele geçirmişti. Dilini yavaşça gezdirirken amcığının yanlarından geçiyor, ısırıyor, emiyor; her hareketiyle adamın içindeki tekinsiz arzuları alevlendiriyordu. Boğazına kadar soktuğu çırpınırcasına kabaran dikine, nefes nefese bırakacak kadar sertti ama o adama daha fazlasını vaat eden şeydi.
Ayakta duran adam elleriyle kadının saçlarını sıkarak onu kendine doğru çekiyor, boğaza kadar indirdiği kökünü çıkarmadan tekrar kabartıyordu. Bu arada kadın suratındaki tatminsiz tebessümü koruyarak sert sikmenin en dibine yerleşmiş gibi davranıyor, kalçalarını ritme uydurup göğüslerini önünde sallandırıyordu. Adam artık sabrını kaybetmişti; elindeki boyutun farkında olmayan bu çılgın folloşun ağzından çıkan salya aktıkça dayanılmaz bir hal alıyordu. En sonunda sesi kesildiğinde ve bedenlerin ritmi birleştiğinde gerçek dayamanın zamanı geldiğini anladı.
Kadının rahatlamış ama şehvetten gözleri parlıyordu; dizlerine dokunup yere kapanan adam onu hemen karşısına alıp masanın üstüne yatırdıktan sonra belinden kavrayıp amcığının içine girer girmez güçlü darbelerle köklüyordu. Kadının inlemeleri ve bağırmaları odanın içinde yankılanırken adam durmak bilmiyor, her hızlanışta amcığını iyice içine gömüyor ve sanki orada kendi hâkimiyetini ilan ediyordu. O fena halde kirlerden arınmamış amcığı dayalıp çıktıktan sonra kadın boşalmaya çoktan başlamıştı bile.
Sonunda adam dayanamadı, kalçasını ritmik biçimde bırakıp bedeninin tüm gücüyle son koçluğunu yaptı; kahkahalarla karışık sert orgazm sesi ortamı doldurdu. Kadın dilini dışarı çıkarıp salyalarını yere akıtırken ardındaki çarpıcı izlerle kalmıştı — hem ruhunda hem de bedenen tamamıyla teslim olmuş bir vaziyette…
