Duvarın ardında, Hannah’nın yumuşacık amcığına doğru uzanan kaba, acımasız bir yarak vardı. Gloryhole’un arkasında gizlenen adam, sert ve kontrolsüzce yanağını sıyıran dudaklarıyla Hannah’nın sarkık memesini kavradıktan sonra, içine çektiği taze hava gibi derin ve hırçın bir şekilde sakso yapmaya başladı. Amcığında parmaklarının izlerini bırakacak kadar güçlü tutuşuyla, her seferinde daha sert kökledi; yalancı fısıltılarla “Daha hızlı…” diye fısıldadı ama Hannah onu tanıyordu, onun tek istediği yavaşça açmak değil, o deli gibi inleten dayayıştı.
Hannah, yaratığın darbelerine karşı koyamaz haldeydi; o incecik beliyle duvara yaslanmışken, kollarıyla sertçe dövülüyordu. Göğüs uçları sarkmış, salya içinde kalmış haldeydi. Adam keskin dişleriyle amcığını kemirirken, sesi biraz daha yükseldi: “Al bakalım şu amını… Çıkamam dışarı.” Yarak gövdesi titreyerek yere inip kalkıyor, amını çepeçevre sararken adeta onu eziyor gibiydi. Hannah’nın içindeki sıcaklık patlamak üzereydi; o küçük deliğin başından bakan adamın yaragını diliyle yalamasıyla beraber artık dayanılmaz bir hale gelmişti.
O an geldiğinde ise kayıtsızlığın üzerini çizdi ve hadsizce köklemeye başladı. Sert hareketler üst üste binerken Hannah amcığını iyice açıyor, sesi çatlamaya başlamıştı; o an unutulmazdı: “Siktir et! Daha derine sok!” diye bağırırken dudaklarından salya sarkıyordu. Göndermelerle dolu bu kirli sahnede ikisi de birbirini yerken şehvetin doruklarına ulaştılar. Son bir hamleyle adam yaragını çıkarıp tatlıca leş gibi akıtınca Hannah’m da gözlerinden yaşlar süzüldü; en sonunda coşturucu, iğrenç ama vazgeçilmez çılgınlıkla bitirdiler işlerini. Herkesin bilmesini istedikleri o kirli oyun orada kapanıyordu: tam anlamıyla sapıklığın ta kendisi…

