Üvey kızın sarkık göğüsleri, gençlik kokan teniyle gözlerimi yaktı. Odada asılı kalan o çılgın hormonlar, tam gaz kabarıp patlamak üzereydi. Elleri titriyordu ama gözlerindeki ateş bütün tereddütlerini silip süpürüyordu. O minicik amcığını elimde sıkarak, ısırıklarımla kızdırmaya başladım; dudaklarım arasında inleyen tatlı folloşun nefesi beni delirtti. Yumuşacık yumuşaklığının altında gizli kalmış bir cehennem saklıydı; her hareketinde benim yaragımı daha da sertleştiriyordu.
Oturduğu yerden kalkınca dizlerinin üzerine çöktü, boynuma sarılarak beni çıldırttı. Gecenin karanlığında fısıldadığı pis sözler tüylerimi diken diken ediyordu: “Kökle beni şimdi.” dediğinde içimdeki canavar susmazdı artık. Hızla altına geçip, kalçalarını avuçlarıma alarak yavaşça indirmeye başladım sıcak amcığını. Dudaklarımdan çıkan hırıltılı sesler eşliğinde, narkoz gibi etkileyen o ince deliğe köklemeye koyuldum. İlk defa bu kadar dipten ulaştığım o kremamsı duvarlarda kayboldum. Her girişim, onu biraz daha delirtiyor, amını çatlatacak gibi sağa sola savuruyordu.
Sırıtarak bana bakan minnoş folloşun bacakları arasından gelen ılık ter ve hafif kesik kesik inleyişleri beni deli etti; ben de peşinden dozu arttırdım. Daha hızlı girmeye başladık; sert dayamalarla yatağı dövmeye koyulduk. Çırılçıplak vücudumuz birbirine yapıştı, amcığın içindeki kasılmalar ve dillerimizin buluşması aniden coşkuya çevrildi. Bacaklarını omuzlarıma dolarken üstüne daha sert bastırdım; içine boşalacağımı hissediyordum.
Son darbeyi vurduğum an gözlerinden akan yaşlarla karışık bir “bitme” istediği duyuldu, ben de sonuna kadar kökledim. Sıcacık sıvılarımız birleştiği yerde bütün dünya sustu; bedenimiz mücadeleden sonra ağır ağır gevşedi ve o küçük şehvetli folloşun yüzündeki o tatmin olmuş ifadeyle yere yığıldık…
