Altın sarısı saçları omuzlarına dökülen taze Milena Santos, odaya yayılan kasvetli hava içinde duramıyor, tutkusu patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Siyah deri koltuğa doğru eğildiğinde, kalçası hafifçe titreyip çağırıyordu o iri siyah yarak için. Eteği yukarı itilirken, altındaki beyaz dantelli amcığı ıslaklığıyla parıldıyordu; sanki zaten bu anı yıllardır bekliyordu. O iri bbc’nin soğuk sertliği, amcığını sarmaya başladığında bedeninde elektrikler çakmaya başladı. İlk girişi sertti; Milena nefesini tutmuş, arka kapıya yavaş yavaş alışmaya çalışıyordu. Kıçını kaldırıp çatlağını daha da açtıkça, her kökleyişte amının içinde şimşekler çaktı.
Milena’nın yumuşacık teniyle birleşen siyah kabzanın her hareketi onu delirtti, kıçını daha hızlı ittiriyor, sert dayamalarla derinlere sakso yapıyorlardı. O iri kara yarak onun amcığını hırpalarken, kızgın iniltileri odada yankılanıyor; “Daha sert!” diye yalvarıyordu neredeyse boğuk boğuk. Sikişin ritmi canavar gibi hızlandı; Milena’nın kalçasına her tokat gibi vuran tekmelerle iyice çıldırdı. Ellerini yatağın kenarına sıkıştırmıştı; bütün bedeni titriyor, zevkin doruğunda bağrını yarıyordu.
Sert dayama bitmiyordu; içindeki beyaz sümük kükreyene kadar boşalmadan rahat vermeyecekti adamı. Milena’nın kocaman deliğine saplanan kara kök adamın nefesi kesilmişti ama durmuyordu. Son saniyelerde kız kafasını yana çevirmiş, gözleri dolu doluydu ama yine de boyun eğmiyordu; tam tersine daha hızlı sokulup çıkararak kendi sınırlarını zorluyordu. Ve sonunda o devasa kara yarak deliğinin en dibine boşaldı; sıcak sıvılar Milena’nın kıçında aktıkça kendinden geçmiş şekilde inledi. Bu pislikten başka hiçbir şey düşünmeden, o vahşi ve acımasız sikişe teslim oldu Milena Santos…
