Jordi El Nino, henüz on sekizinde genç bir doktor olarak hastane koridorlarının soğukluğunu arkasında bırakıp, odanın kapısını sertçe kapattı. Karşısında, dolgun göğüsleriyle ve sarı saçlarıyla Brooklyn Blue vardı; olgunluğu teninden taşan o folloş hemşire. Gözleri kıvrılmış, dudakları hafif aralanmıştı. Jordi’nin genç iştahı alevlendiğinde, Brooklyn diz çöküp hemen yaraklarına sarıldı. Sıkıca kavradığı kökünü diliyle becermeye başladı; her emişi genç doktorun ciğerlerine kadar inliyordu. Yavaştan hızlanan tempo, nefeslerin karıştığı odada erotizmi doruğa çıkardı.
Brooklyn’in amcığını sarmalayan dilinin ateşiyle Jordi yerinden sıçrayacak gibiydi. Elini onun beleğine doladı ve çekiştirdiği saçlarından onu yukarı kaldırdı; yüzüne kapanan göz kapakları arasında yaramaz bir gülümseme vardı. Odaya yayılan ağır ter kokusu ve ahenksiz iniltiler aralarındaki gerilimi iyice perçinledi. Birkaç hamlede yatağın kenarına itilen Brooklyn, dizlerinin üstünde Jordi’nin dayadığı kara yarakla buluştu. Genç doktorun sertliği içeriye dolarken bedeninin her kıvrımını keşfe başladı.
Yatakta pozisyonlar değişti; Brooklyn’i sırtüstü yatırdıktan sonra kalçalarını kaldırmasını emretti. Üstüne oturttuğunda dönen kalçaları arasında amını parçaladı, derin derin kökledi. Her iniltisi, “Daha sert!” diye haykırıyor gibiydi. Genç adam elini onun göğüslerinden aşağı kaydırıp parmaklarını amcığının çevresinde gezdirdi; Brooklyn’in feryatları giderek şiddetlendi, soğuk hastane havası aşkın sıcaklığına yenik düştü.
Bir pozisyonda arkadan dayadı, istediği gibi yönlendirdi; Brooklyn’in sesi yankılanırken amcığını karnına sürttü. Sertleşen ritimle birlikte tatlı acılar içinde bağırıyordu kadın; “Aman be… sok beni daha derine…” diye yalvarıyordu boğuk sesle. Jordi hiç acımadan kıza cehennem azabı yaşatıyordu: köklüyor, çekiyor, bastırıyor ve aynı anda neredeyse patlayacakmışçasına sikişini hızlandırıyordu.
Sonunda ikisi de titreyerek zirveye ulaştılar; Brooklyn’in amının kasılmaları yetmezmiş gibi çığlık atmasıyla oda inledi. Jordi’nin sapıtmış o genç yarak izmariti ağzından köpürerek patladı; vücudu gevşedi ama gözlerindeki delilik dinmiyordu hâlâ… Hastane odası onların pislikleri ve nefes alış-verişleriyle dolup taştıktan sonra sessizlik çöktü ancak o anın zehri hâlâ üzerlerindeydi…
